Yaşam arşivleri - BilgiBizde.Net https://www.bilgibizde.net/category/yasam Bütün insanlar doğaları gereği bilmek isterler. Thu, 18 Jan 2024 21:53:12 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.3 Türkiye’nin ilk astronot Alper Gezeravcı kimdir? https://www.bilgibizde.net/yasam/biyografi/turkiyenin-ilk-astronot-alper-gezeravci-kimdir.html https://www.bilgibizde.net/yasam/biyografi/turkiyenin-ilk-astronot-alper-gezeravci-kimdir.html#respond Thu, 18 Jan 2024 21:52:42 +0000 https://www.bilgibizde.net/?p=2671

Türkiye'nin ilk astronot Alper Gezeravcı kimdir?

Türkiye’nin ilk astronot Alper Gezeravcı kimdir? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Alper Gezeravcı kimdir, nereli soruları uzay yolculuğu heyecanı ile gündeme gelen konulardan oldu. Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı, 18 Ocak gecesi Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) doğru yola çıkacak. Türk Hava Kuvvetleri’nde savaş pilotluğu yapan Gezeravcı, uzayda 13 farklı bilimsel deneye imza atacak. Gezeravcı, Türk Hava Harp Okulu’nda elektronik mühendisliği okudu ve Dayton, Ohio’daki Hava Kuvvetleri Teknoloji Enstitüsü’nde eğitim gördü. Peki, Alper Gezeravcı kimdir, kaç yaşında, nereli? Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı uzayda kaç gün kalacak? İşte, Türk astronot Alper Gezeravcı’nın hayatı, biyografisi ve eğitimi hakkında ayrıntılı bilgiler.

 

Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı hayatı ve biyografisi ile Türkiye’nin dikkat çeken isimleri arasında yer alıyor. Türkiye’nin uzaya ilk kez insan gönderme projesi kapsamında Mersin’in Silifke ilçesinde dünyaya gelen savaş pilotu Alper Gezeravcı, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda 14 gün kalacak. F-16 Pilotu – Standardize Filo Akademik Kol Komutanı olarak görevler yapan Alper Gezeravcı, ABD Hava Kuvvetleri Teknoloji Enstitüsü Harekat Araştırması’nda yüksek lisans yaptı. Peki, Alper Gezeravcı kimdir, kaç yaşında, nereli? İşte, Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın hayatı hakkında merak edilen bilgiler.

ALPER GEZERAVCI KİMDİR?

Alper Gezeravcı 2 Aralık 1979’da Mersin Silifke’de dünyaya geldi. Türk askerî pilottur. Gezeravcı, Recep Tayyip Erdoğan tarafından Nisan 2023 sonlarında yapılan bir duyuru ile,[2] 2023 yılının son çeyreği için planlanan SpaceX Axiom Space-3 misyonu kapsamında uzayda 14 gün geçirecektir.

Alper Gezeravcı, Hava Kuvveleri Komutanlığı’nda önemli başarılara imza atmış önemli bir Türk pilotudur. ABD Hava Kuvvetleri Teknoloji Enstitüsü Harekat Araştırması’nda yüksek lisans yaptı. F-16 Pilotu – Standardize Filo Akademik Kol Komutanı olarak görev yaptı.

AMCA: ÇOK HEYECANLIYDI

Alper Gezeravcı’nın amcası Eşref Gezeravcı, Alper Gezeravcı’nın eğitim hayatında çok çalışkan olduğunu belirtirken, “Günü gününe ödevlerini yapan bir insandı. Yapacağı bir şeye karar verdiğinde her zaman arkasında dururdu. Kendisine ve Türkiye adına başarılar dilerim. Eş, dost ve akrabaları, Türk milleti olarak gurur duyuyoruz. Candan kutluyoruz. Yolu açık olsun, kucaklayıp öpüyoruz. Önceki gün görüştük kendisiyle. Çok heyecanlıydı. Bütün testleri geçip, başarılı olduğunu izliyoruz, takip ediyoruz aylardır. Kendisi askeri birlikte pilot olduktan sonra 22 yıldır görev yapıyor. Binlerce kişinin arasından seçilerek bugünlere geldi. Uzaya gidecek ilk Türk olmasından dolayı gurur duyuyoruz” diye konuştu.

Alper Gezeravcı’nın halasının kızı Özlem Gezeravcı da çok mutlu ve gururlu olduklarını belirtti. Gezeravcı, kuzeniyle uzaydan dönünce görüşeceklerini kaydetti.

ALPER GEZERAVCI UZAYDA KAÇ GÜN KALACAK?

Türkiye’nin İnsanlı İlk Uzay Misyonu kapsamında Alper Gezeravcı, Ocak ayındaki fırlatmanın ardından Uluslararası Uzay İstasyonu’nda 14 gün kalacak, 13 farklı bilimsel deneye imza atacak.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır, biyoloji, tıp, malzeme bilimi ve genetik gibi alanlarda gerçekleşecek deneylerden birinin Muş Bilim ve Sanat Merkezindeki öğrenciler tarafından hazırlandığını duyurmuştu.

Türkiye’nin ilk astronot Alper Gezeravcı kimdir? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/biyografi/turkiyenin-ilk-astronot-alper-gezeravci-kimdir.html/feed 0
Okyanus Tabanında Yeni Dünya https://www.bilgibizde.net/yasam/okyanus-tabaninda-yeni-dunya.html https://www.bilgibizde.net/yasam/okyanus-tabaninda-yeni-dunya.html#respond Sun, 06 Feb 2022 19:08:07 +0000 https://www.bilgibizde.net/?p=2596

Yeni bir araştırma kapsamında bilim insanları, dünya yüzeyinin neredeyse tamamını kaplayan derin okyanus tortusunu inceledi. Araştırma sonucunda burada yaşayan ve çoğu modern bilim tarafından bilinmeyen canlılar olduğu keşfedildi.

Okyanus Tabanında Yeni Dünya yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Okyanus Tabanında Şimdiye Kadar Bilinmeyen Canlılardan Oluşan Bir ‘Dünya’ Olduğu Keşfedildi

Yeni bir araştırma kapsamında bilim insanları, dünya yüzeyinin neredeyse tamamını kaplayan derin okyanus tortusunu inceledi. Araştırma sonucunda burada yaşayan ve çoğu modern bilim tarafından bilinmeyen canlılar olduğu keşfedildi.

Okyanusların derinlikleri, yüzyıllardır insanlar için en az uzayın derinlikleri kadar büyük bir merak kaynağı olmuştur. Dünya üzerindeki okyanuslarda hala daha keşfedilmemiş bir şekilde gizemini koruyan pek çok nokta olduğu ve buralarda yaşayan henüz bilinmeyen pek çok canlı türü olduğunu düşündüğümüzde, okyanuslara dair yapılan her araştırma da ilgi çekici nitelikte oluyor tabii.

İşte okyanuslara dair insanlığın var oluşundan bu yana süregelen bu gizemi biraz olsun aydınlatmak isteyen araştırmacılar da dünyanın yüzlerce farklı noktasında okyanus tabanını inceledi. Bu araştırmanın sonucunda araştırma ekibi, gezegenimizin en derin ve en karanlık kısımlarında gelişen mikroskobik yaşamın şaşırtıcı çeşitliliğini ortaya koyan sonuçlar elde etti.

Okyanusun derinlikleri, okyanus yüzeyinden üç kat daha fazla yaşam çeşitliliğine sahip

Gezegenimizin yüzeyinin yarısından fazlasını kaplayan derin okyanus tortusuna ulaşımın zor olması, bu tortunun bulunduğu okyanus derinliklerinde de neler olduğu hakkında neredeyse hiçbir fikrimiz olmadığı anlamına geliyor. Son yıllarda uzaktan kumandalı araçlar sayesinde derin denizin çok küçük bir bölümünü keşfetmiş olsak da keşfedilen bu küçük bölüm bile derinlerde hiç bilmediğimiz bir dünya olduğunu bize göstermeye yetti de arttı bile.

Yeni araştırma kapsamında da dünyanın farklı noktalarından toplanan tortu örnekleri, deniz canlılarının yaşamlarına devam ederken deniz tabanına döktüğü çevresel DNA (eDNA) için analiz edildi. Deniz canlılarının döktüğü bu eDNA’yı inceleyen araştırmacılar, burada deniz tabanının da altındaki ekosistemi oluşturan mikrop ve diğer küçük canlıların izlerine de rastladılar.

Burada elde edilen sonuçları okyanusun üst katmanlarından toplanan planktonlara ait mevcut diğer DNA verileriyle karşılaştıran ve böylelikle yeni verilerin sadece derinlerdeki canlılara ait olduğundan emin olan araştırmacılar; sonuç olarak okyanus tabanında yaşayan çoğu ökaryotik organizmanın modern bilim tarafından bilinmediğini keşfettiler. Hatta görünen o ki okyanusun dibi, üst sulardakinden en az üç kat daha fazla mikrobiyal yaşam çeşitliliğine ev sahipliği yapıyor.

İlk kez okyanus dünyasının bu kadar küresel ölçekte tutarlı bir moleküler veri kümesini bir araya getiren araştırma ekibinden İsviçre’de bulunan Cenevre Üniversitesi’nden genetikçi Jan Pawlowski, “Derin denizlerdeki bentik DNA dizilerimizi bilinen ökaryotlar için mevcut olan tüm referans dizileriyle karşılaştırdık” şeklinde kaydediyor. Elde edilen verilerin, bentik çeşitliliğin yaklaşık üçte ikisinin bilinen herhangi bir gruba atanamayacağını gösterdiğini ifade eden Pawlowski, bunun da deniz biyoçeşitliliği bilgimizde büyük bir boşluk olduğu anlamına geldiğini aktarıyor.

Elde edilen veriler, deniz tabanında bilinmeyen daha büyük canlıların da olduğunu gösteriyor

Mevcut analiz çoğunlukla diatomlar ve dinoflagellatlar gibi daha küçük boyutlu organizmaları ve solucanlar ve küçük yumuşakçalar gibi küçük hayvanlara odaklanmış olsa da bulunan plankton çeşitliliği; derin denizin aynı zamanda daha büyük hayvanlara da ev sahipliği yaptığını gösteren birtakım başka kanıtlar sunuyor.

Çalışmanın yazarları, “Bu derin okyanus tortul toplulukları, yalnızca biyolojik karbon pompasının önemli itici güçleri olduğu bilinen taksonları değil, aynı zamanda dünya okyanusunun tartışmasız en temel ekolojik süreçlerinden çeşitli taksonomik ve fonksiyonel grupları da içermektedir. “ şeklinde kaydediyor ve sonuçların, derin okyanus tortusunun Dünya’nın en zengin modern ekosistem ve fosil arşivlerinden birisi olduğunun altını çiziyor.

Deniz bilimcilerinin önce kapsamlı ekolojik risk değerlendirmelerine ihtiyacımız olduğuna dair uyarılarına rağmen ticari derin deniz madenciliğinin giderek artmakta olduğu ve bu durumda ne kadar çok hayatın tehlikede olduğu göz önüne alındığında araştırmacılar, bu derin deniz ekosistemlerini daha iyi anlamak ve korumak için deniz tabanının daha fazla araştırılması çağrısında bulunuyor.

Okyanus Tabanında Yeni Dünya yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/okyanus-tabaninda-yeni-dunya.html/feed 0
Uzmanlardan Uyarı: Biyoteröristler Ölümcül Virüsler Üretebilir! https://www.bilgibizde.net/yasam/uzmanlardan-uyari-biyoteroristler-olumcul-virusler-uretebilir.html https://www.bilgibizde.net/yasam/uzmanlardan-uyari-biyoteroristler-olumcul-virusler-uretebilir.html#respond Mon, 08 Feb 2021 12:18:51 +0000 https://www.bilgibizde.net/?p=2524

Siber güvenlik uzmanları, biyoteröristlerin ölümcül virüsler üretebileceğini ortaya çıkardı. İşte uzmanlar tarafından yapılan araştırmaya ilişkin tüm detaylar! Siber güvenlik uzmanları, biyoteröristlerin ölümcül virüsler üretebileceğine ilişkin insanları uyardı. Yeni bir saldırı türü tespi tettiklerini belirten uzmanlar, biyoteröristlerin bilim insanlarının bilgisayarlarına kötü amaçlı yazılım bulaştırabileceğini ve bunun sonucunda laboratuvardaki biyolojik süreçlere müdahale edebileceğini söyledi. Uzmanlar tarafından yapılan uyarıya ilişkin […]

Uzmanlardan Uyarı: Biyoteröristler Ölümcül Virüsler Üretebilir! yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Siber güvenlik uzmanları, biyoteröristlerin ölümcül virüsler üretebileceğini ortaya çıkardı. İşte uzmanlar tarafından yapılan araştırmaya ilişkin tüm detaylar!

Siber güvenlik uzmanları, biyoteröristlerin ölümcül virüsler üretebileceğine ilişkin insanları uyardı. Yeni bir saldırı türü tespi tettiklerini belirten uzmanlar, biyoteröristlerin bilim insanlarının bilgisayarlarına kötü amaçlı yazılım bulaştırabileceğini ve bunun sonucunda laboratuvardaki biyolojik süreçlere müdahale edebileceğini söyledi. Uzmanlar tarafından yapılan uyarıya ilişkin tüm detaylar haberimizde.

Ölümcül Virüsler Üreten Yeni Saldırı Türü Keşfedildi

Negev Ben-Gurion Üniversitesinde görevli siber güvenlik uzmanları tarafından yeni bir saldırı türü tespit edildi. Uzmanlar, bilim insanlarını kendi laboratuvarlarında zehirli kimyasallar ya da tehlikeli virüsler üretmeleri için kandıran yeni bir saldırı türünü ortaya çıkardı. Yeni saldırı türü, çok sayıda insanın endişelenmesine neden oldu.

Nature Biotechnology isimli hakemli dergide yayımlanan çalışmada, biyoteröristlerin biyologların bilgisayarlarına kötü amaçlı yazılım bulaştırabileceği ve bilgisayarda yer alan DNA’nın kısa alt dizisini farklı bir diziyle değiştirebileceği belirtildi. IndyTurk’teki habere göre kötü amaçlı yazılım, protokolleri de atlatmayı başarıyor.

Amerika Birleşik Devletleri Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı, zararlı DNA’ları tespit edebilmek için bazı protokoller uyguluyor. Böylece çalışmalarda herhangi bir sorun yaşanmıyor fakat araştırma ekibi, gizleme yöntemiyle söz konusu protokollerden geçmeyi başardı. Araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen çalışma kapsamında gizlenmiş 50 DNA örneğinden 16’sı, bakanlık tarafından uygulanan protokollerden geçti.

Araştırmacılar tarafından yapılan açıklamaya göre protokol sürecinde yaşanan güvenlik zafiyeti farklı faktörler ile birleştiği takdirde kötü amaçlı yazılım, biyologların laboratuvarındaki biyolojik süreçlere müdahale etmesine sebep olabilir. Peki, bu durum, ne gibi felaketlere yol açabilir? Araştırmacılar, bunun cevabını bulmak için bir senaryo oluşturdu. Oluşturulan senaryoda, siber saldırıya maruz kalan ve bunun farkında olmayan bilim insanının üzerinde çalıştığı DNA dizileri farklı diziler ile değiştirildiği farz edildi.

Araştırma ekibi tarafından yapılan açıklamada, DNA dizilerinin farklı diziler ile değiştirilmesinin ardından örneğin gen düzenleme sürecinde çok sık kullanılan Cas9 gibi bir proteinin kötü amaçlı diziden gRNA ile bir araya gelerek, sentetik virüsler ya da toksik kimyasallar dahil birtakım tehlikeli madde oluşturulabileceği ifade edildi.

Ben-Gurion Üniversitesi Karmaşık Ağlar Analiz Laboratuvarı Başkanı Rami Puzis, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Bu saldırı senaryosu, sentetik DNA tedarik zincirini siber-biyolojik tehditlere karşı önlemlerle sağlamlaştırma ihtiyacının altını çiziyor. Bu makalenin, sağlam, dirençli bir DNA dizisi taraması ve siber güvenlikle güçlendirilmiş sentetik gen üretim hizmetleri için zemin hazırladığını umuyoruz.

Uzmanlardan Uyarı: Biyoteröristler Ölümcül Virüsler Üretebilir! yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/uzmanlardan-uyari-biyoteroristler-olumcul-virusler-uretebilir.html/feed 0
Damar Damar Üstüne Binmesi Nedir ? Neden Olur ? https://www.bilgibizde.net/yasam/damar-damar-ustune-binmesi-nedir-neden-olur.html https://www.bilgibizde.net/yasam/damar-damar-ustune-binmesi-nedir-neden-olur.html#respond Tue, 29 Sep 2020 08:17:19 +0000 http://www.bilgibizde.net/?p=2457

Genelde sıklıkla duyduğumuz aniden gelişen bir damar hastalığı türüdür. Buna bağlı çeşitli faktörler söz konusudur. Genellikle akut şekilde sinsice meydana gelir, ani gelişimi söz konusu olduğundan, hızla ağrı oluşumu damar üstünde gelişir.

Damar Damar Üstüne Binmesi Nedir ? Neden Olur ? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Genelde sıklıkla duyduğumuz aniden gelişen bir damar hastalığı türüdür. Buna bağlı çeşitli faktörler söz konusudur. Genellikle akut şekilde sinsice meydana gelir, ani gelişimi söz konusu olduğundan, hızla ağrı oluşumu damar üstünde gelişir. Genel olarak damarların üst üste bindiği bölgede şiddetli morarma ve kızarma gözlenmektedir. Kronik bir hal alan bu durum ciddi sağlık habercisi olabilir.

Söz konusu sağlık ise erken müdahale her zaman tedavinin hızlı cevap vermesini sağlar. Böyle durumla genellikle stresli durumların fazla olduğu zamanlarda nükseder ve çoğalır. Damar damar üstüne binmesi aniden gelişen ve dengesiz bir hareket sonrasında gelişir. Tabii ki altta yatan değişik nedenlerde söz konusu olabilmektedir. Damar damar üstüne binmesi geliştiğinde ilk iş olarak uzman bir hekimden destek almalı ve bunun nedenlerinin ne olduğunu detaylıca öğrenmeniz gerekir. Peki hangi durumlarda bu durum gelişir? isterseniz buna neden olan durumları ele alalım.

Travma Kaynaklı Nedenlerin Gelişmesinde Damar Damar Üstüne Biner!

İstenmeyen kazaların geliştiği dönemlerde el, kol ve bacaklarını şiddetli bir şekilde bir yerlere vurması, kemik ve damar yapısını olumsuz bir şekilde etkiler.Kısa süreli olarak meydana gelen ve çok can yakan bu durum ciddi ağrıların meydana gelmesine sebep olur.Genellikle alınan darbenin boyutu büyüklüğüne ve küçüklüğüne göre değişim gösterir. Büyük olması iç kanamalara bile neden olabilir.

Darbenin ağır olması damarların yırtılmasına da neden olabilir. Damar yırtılması ve hasar görmesi son derece zararlı bir durum olarak gözlemlenmektedir. Darbe alınan bölgeye yapılan ilk müdahaleler çok önemlidir. Bu hadiseden hemen sonra, hasta en iyi şekilde dinlenmeli, istirahat etmesi gerekir. Böylelikle sağlam bir şekilde dinlenmeye çekilen beden, rahatlığa kavuşur. Damarlarında dinlenmeye ihtiyacı vardır. Aniden yapılan hareketler, düşmeler travmalar damar damar üstüne binmesini için etkili bir sebeptir.

Damar Hastalıklarından Kaynaklı Hastalıklara Bağlı Nedenlerde Bu Durum Söz Konusudur !

Damarın patolojik ve fizyolojik yapısı, beslenmeye dayalı bozukluklar ve diğer nedenlerde hastalık hızlıca ilerleyebilir. Kas ve dokularda ağrılar oluşabilir. Bu durumda damar sertliği ve damar akışının gidişatı değişimler gösterebilir..Özellikle yaşın ilerlemesi ve sağlıksız bir yaşantı bu durumu tetikler. Damar tıkanıklığı hastalıklarında damar damar üstüne binmesi çok fazla yaşanır. Hatta kronik bir hali alabilir.Böyle bir durumda semptomun derecesine göre bakım moduna geçilmeli ve bu rahatsızlığın ortadan kaldırılması için gerekli tedbirler sağlanmalıdır.

Damar hastalık kaynağının tedavi edilmemesi durumunda ciddi sağlık problemleri ortaya çıkar. Sağlıklı bir yaşam için sizi rahatsız eden her durumu mercek altına alın ve bir uzman hekimden tam olarak neye bağlı bir durum olduğunu öğrenin.Damar damar üstüne binmesinin diğer nedenleri ise, yanlış hareket, sporda zorlama ve baskılar, ağır işlerin yapılması, sağlıksız ve yağlı gıdaların alınması, asitli gıdaların alınması, her türlü kansızlığa mahal veren durumlar, yorgunlukta ve fazla hareketsizlik durumlarında meydana gelir. Bu durumları atlatmanın en doğal yolu ,vücudu dinlendirmek, sağlıklı beslenmektir. Eğer durum artarsa ve ağrılar damar üzerinde çoğalırsa bu durumda hemen doktora görünmenizde fayda vardır. Sağlıklı günler dileği ile.

Kaynakça:
doktorsitesi.com
uzmandoktor.com

Damar Damar Üstüne Binmesi Nedir ? Neden Olur ? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/damar-damar-ustune-binmesi-nedir-neden-olur.html/feed 0
Evde Doğal Kolonya Yapımı https://www.bilgibizde.net/yasam/evde-dogal-kolonya-yapimi.html https://www.bilgibizde.net/yasam/evde-dogal-kolonya-yapimi.html#respond Tue, 22 Sep 2020 09:39:31 +0000 http://www.bilgibizde.net/?p=2310

Geleneksel kültürümüzün bir parçası olan kolonya, güzel kokmak ve temizlik açısından oldukça önemlidir. Son günlerde dünyanın gündemine oturan Corona virüsü nedeni ile kolonyanın önemi daha fazla şekilde arttı.

Evde Doğal Kolonya Yapımı yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Geleneksel kültürümüzün bir parçası olan kolonya, güzel kokmak ve temizlik açısından oldukça önemlidir. Son günlerde dünyanın gündemine oturan Corona virüsü nedeni ile kolonyanın önemi daha fazla şekilde arttı. İçeriğinde bulunan alkol nedeni ile virüslere karşı önlem olarak bilinçli şekilde tercih edilmeye başlandı. Elbette tek başına kolonya virüsten korunmaya ne yazık ki yardımcı olmuyor. Ancak bazı satıcılar Corona virüsünü fırsata çevirdiklerini düşünerek kolonya fiyatlarına yüksek oranda zam yaptı. Bu durumda ise evde doğal kolonya yapımı en çok aranan tariflerden biri oldu.
Kolonya içeriğindeki etil alkol sayesinde sürüldüğü yerde bulunan mikroplara karşı kişisel temizlik maddesi olarak kullanılabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken kolonyanın uygulandığı yerin yarasız ve normal cilt olması gereğidir. Bunun dışında ise kolonyanın içinde kullanılan alkolün etil alkol olduğundan emin olmalısınız. Bazı üreticiler ucuz olması nedeni ile Metil alkol tercih etmektedir. Elbetteki bu tarz kolonya ve ürünleri insan sağlığı açısından Etil alkole oranla oldukça tehlikelidir. Bu nedenle tüketmeyi düşündüğünüz alkolün içeriğinde etil alkol olmasına dikkat etmelisiniz.

Evde Kolonya Nasıl Yapılır?

Ev ortamında kolonya yapımı aslında sanıldığı kadar zor değildir. Yakın zamanda TV programlarında da gündeme oturan evde kolonya yapımı izlenebilir pratik adımlar ile mümkündür. Genel olarak renklendirmeden ziyade hijyen için kullanılması amaçlandığı için renklendirme çalışmaları yapılmaz. Ancak dileyen kişiler Mısır Çarşısındaki dükkanlardan veya internet ortamından renklendirici bitkisel özütler temin ederek evlerinde kendi kullanımları için renkli kolonya üretmektedir.

Kolonya Yapımı İçin Gerekli Malzemeler

  • Yarım litre kaynatılmış veya hazır içme suyu,
  • Bir adet limon,
  • Bir demet taze nane,
  • Üç yemek kaşığı etil alkol.

Öncelikle yarım litrelik bir cam kavanoz ayarlanmalıdır. Daha sonrasından ise limonu yıkayıp ince halka şeklinde doğrayın. Aynı şekilde taze naneyi de yıkayın. Daha sonra kavanozun içinde doğradığınız limonların bir kısmını dizin. Üstüne dalları ile beraber biraz taze nane ekleyin. Tekrar nanelerin üzerine limon ve onun üstüne nane şeklinde kat kat ekleme yapın.
Tüm malzemeler bittikten sonra kavanozun yarısına kadar suyu ekleyin. Daha sonra üç yemek kaşığ etil alkolü ekleyin. Tahta kaşık yardımı ile güzelce karıştırın. Kavanozun tamamını su ile doldurun ve tekrar karıştırıp kapağını kapatın. Hazırladığınız karışımı barındıran kavanozun etrafını ışık almaması için alüminyum folyo ile kaplayın. Evinizin ışık almayan bir yerinde üç gün bekletin. Daha sonrasında ise kolonyağınız kullanıma hazır olacaktır.

Etil alkolü nasıl temin edebilirim derseniz internet ortamından veya yetkili temizlik malzemesi satan dükkanlarda bulabilirsiniz. Dilerseniz içerisine limonla beraber portakal kabuğu eklemesi yaparak ayrı bir aroma verebilirsiniz.

Kaynakça:

tr.wikipedia.org/wiki/Kolonya
www.tarifalpisir.com/evde-kolonya-yapimi/
www.th-koeln.de/en/coronavirus_73119.php

Evde Doğal Kolonya Yapımı yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/evde-dogal-kolonya-yapimi.html/feed 0
Beyin Hatalarından Nasıl Öğrenir? https://www.bilgibizde.net/yasam/beyin-hatalarindan-nasil-ogrenir.html https://www.bilgibizde.net/yasam/beyin-hatalarindan-nasil-ogrenir.html#respond Wed, 19 Aug 2020 11:56:00 +0000 http://www.bilgibizde.net/?p=2412

Herkes hata yapar ve yapılan hatalar, beynin ne yaptığını ayarlaması ve öğrenmesi için büyük bir fırsattır. Beynin hataları nasıl algıladığını ve bunlarla nasıl başa çıktığını incelemek için araştırmacılar, beyin aktivitesini ölçebilen sensörlerle donatılmış kapaklar kullanmışlardır.

Beyin Hatalarından Nasıl Öğrenir? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Herkes hata yapar ve yapılan hatalar, beynin ne yaptığını ayarlaması ve öğrenmesi için büyük bir fırsattır. Beynin hataları nasıl algıladığını ve bunlarla nasıl başa çıktığını incelemek için araştırmacılar, beyin aktivitesini ölçebilen sensörlerle donatılmış kapaklar kullanmışlardır. Araştırmacıların bu yöntemi kullanarak buldukları bir şey, bir kişi hata yaptığında beynin belirli bir tür beyin aktivitesi yaratmasıdır. Hatayla ilişkili olumsuzluk veya ERN adı verilen bu etkinlik, neredeyse hatanın yapıldığı anda gerçekleşir. Sanki beyin bir saniyenin çok küçük bir bölümünde, kişi hata yaptığının farkında bile olmadan faaliyete geçer. Bu yazıda beynin hatalar karşısında nasıl çalıştığını, öğrenmesine katkısı ve beynin ERN etkinliği hakkında bilgiler bulunmaktadır.

Hata Yapmak

Hata yapmak kişinin kendisi kötü hissetmesine neden olur. Mesela bir kişi dart tahtasını ıskaladığında hissettiği ani sinir bozucu sarsıntı veya bir testte aldığı kötü not karşısındaki utancı örnek gösterilebilir. Bu duygular can sıkıcı veya acı verici olabilir, ancak gelecekte başarılı olmayı sağlamak için beynin yaptıklarının bir parçasıdır.

Hata yapmak, vahşi doğada yaşanılan dönemde, avcılarından kaçanlar için yaralanma veya ölüm anlamına gelebilirdi. O dönemin insanlarının beyinleri, insan ırkının hayatta kalabilmesi için onların hatalarından ders almalarına yardımcı olmalıydı. Beynin önemli bir işlevi, geleceği tahmin etmeye çalışmaktır. Bu, aynı hataları yapmaktan kaçınmak için gelecekte kişinin eylemlerini nasıl değiştirebileceğini içerir. Beynin hataları nasıl algıladığını ve bunlarla nasıl başa çıktığını anlamak, beynin nasıl çalıştığını ve nasıl öğrendiğini anlamak için önemlidir.

Örnek vermek gerekirse kişinin futbol oynadığını ve serbest vuruş yapmak üzere olduğunu düşünelim. Amacı kelimenin tam anlamıyla bir gol atmaktır. Durumu değerlendirir ve bir eylem planı seçer. Diyelim ki rakip takım bir duvar kurdu, böylece topu oyuncuların etrafından dolaşarak kaleye gitmeye karar verdi. Ama top kale direğine çarpıp yön değiştirdi.
Bu örnekte, hatanın nedeni yanlış bir tahmindir. Topa vurma şeklinin bir gol atmayla sonuçlanacağını tahmin edildi, ama sürpriz bir şekilde bunun yerine kale direğine çarptı! Başka bir deyişle, olacağı düşünülen hedeflenen şey aslında gerçekleşmedi. Kişi gol atılamadığı için hayal kırıklığına uğramış olsa da, bu olay çok önemli bir ders vermektedir. Bir dahaki sefere topa daha fazla spin atılması gerektiği öğrenilmesi gereken derslerden biridir mesela. Bu tür öğrenme deneyimleri sayesinde, sonunda gol atana kadar vuruşta ince ayar yapılmaktadır.

Beyin Hatalarla Nasıl Başa Çıkar?

Beyin hücreleri elektrik kullanarak birbirleriyle iletişim kurar. Bu elektriksel aktivitenin bir kısmı beyin hücrelerinden başın dışına taşınır. Yol boyunca beyin dokusundan, kafatasından ve ciltten geçer. Elektrot adı verilen özel sensörlü kapaklar kullanılarak bu aktiviteyi kayıt altına almak mümkündür ve bu yönteme elektroensefalografi (EEG) denir. EEG, insanlar farklı görevleri yerine getirirken beyin aktivitesinin incelenmesini sağlar. Beyin, kişi uyurken bile çalışmayı asla durdurmaz ve bu nedenle sürekli olarak bu elektriksel aktiviteyi üretir. Bu elektriksel beyin dalgalarındaki modellere bakarak beyinde neler olup bittiğine dair çok şey öğrenmek mümkündür. Kişinin uyanıklık, uyuma, stresli veya odaklanmış mı olduğu görülebilir.

Yapılan bir laboratuvar çalışmasında, katılımcıya çok fazla hata yapması zorunlu olan çok zor bir görev vererek hatalarla ilgili beyin aktivitesini incelenmiştir. Örneğin, ekranın ortasında bir sol veya sağ ok gösterildiğinde, ancak ok diğer yönü işaret eden birçok dikkat dağıtıcı okla çevrelenmişken, kişiden klavyedeki belirli bir tuşa hızlıca basması istenmiştir. Kişi bir hata yaptığında, özel bir beyin aktivitesi modeli ortaya çıkmıştır. Bu başın tepesinde en güçlü olan keskin, negatif bir elektriksel aktivitedir. Bu elektriksel aktivite negatif yüklü olduğundan ve hata yapmakla ilişkilendirildiğinden, buna hataya bağlı negatiflik denir.

ERN’nin, singulat korteks adı verilen beynin ön kısmının derinliklerinde bir beyin bölgesinden geldiği düşünülmektedir. Ve kişinin dikkatini yeni hatalar yapma olasılığını azaltmak için odaklamaktadır. ERN ile ilgili ilginç bir şey, bir hata yaptıktan sonra ne kadar hızlı gerçekleştiğidir. O kadar hızlı ki, aslında, kişi hatasının farkına varmadan önce gerçekleşir. ERN genellikle bir hata yapıldıktan sonra 100 ms’den (saniyenin 1/1.000’i) sonra meydana gelmez. ERN, hemen hemen hatanın kendisiyle aynı anda ortaya çıkabilir. Bunun aksine, en az 200 ms sonrasına kadar kişi hata yaptığının farkında olmaz yani beyni kişiden önce kişinin hatasını bilir.

Ve aslında, bilim adamları bunun tam olarak ne olduğunu tam olarak bilmemektedirler ve araştırmaya devam etmektedirler. Singulat korteks, gerçek eylemleri yapmak istenilen veya başarılması gereken şeyle karşılaştırır ve daha sonra ERN bilinçli olarak kişinin gerçek eylemi ile beklediği sonucun eşleşmediğini işaret eder. Dolayısıyla ERN bu hatayı veya uyumsuzluğu kişinin dikkatine sunar. Hata pozitifliği, bilim adamlarının kişinin hata yapma bilincinde yer aldığına inandıkları bir elektrik sinyalidir.

Hatalar Öğrenmeye Nasıl Yardımcı Olur?

Pek çok bilimsel araştırma, bir hata yaptıktan sonra, sonraki turda beynin daha yavaş yanıt verdiğini bulmuşlardır. Bunun nedeni, beynin aynı hatayı tekrar yapmaktan kaçınmak için kendine daha fazla zaman tanımaya çalışması olabilir. Bir hatadan sonra ERN ne kadar güçlüyse, sonraki turdaki yanıt o kadar yavaş olmaktadır. Bazı insanların diğerlerinden daha büyük bir ERN’si vardır. Bu, bu insanların hata yapmaya daha duyarlı oldukları ve hatalarından daha çok şey öğrendikleri anlamına gelebilir ve bazı çalışmalar bu fikri destekliyor gibi görünmektedir.

Örneğin, Hirsh ve Inzlicht, daha güçlü bir ERN’nin daha iyi okul performansı ile ilişkili olduğunu tespit etmişlerdir. Araştırmacılar, çalışmalarında üniversite öğrencilerinin beyin aktivitesini ölçmüşler ve daha büyük ERN’ye sahip öğrencilerin de daha iyi notlara sahip olma eğiliminde olduklarını tespit etmişlerdir. Ancak güçlü bir ERN’ye sahip olmak her zaman iyi bir şey değildir. Daha kaygılı insanlar daha güçlü ERN’lere sahip olma eğilimindedir ve hatalara karşı çok güçlü beyin tepkileri, gelişmiş odaktan ziyade artan dikkat dağınıklığı ile ilişkilidir. Eğer ERN beynin tepki verdiğini ve hatalara tepki verdiğini gösteriyorsa, o zaman gerçekten güçlü bir ERN, beynin gereğinden fazla hata yaparak daha fazla üzgün ve alarma geçmesi olabilir.

Yaş İlerledikçe Hata Sinyalleri Nasıl Değişir?

Çocukluk ve ergenlik döneminde, vücut birçok fiziksel değişimden geçer, ancak aynı zamanda nasıl düşündüğü, hissettiği, davrandığı ve motivasyonlarında da birçok değişiklik oluşur. Hayatta karşılaşılan daha büyük sorumluluklar ve beklentilerle birlikte bu değişiklikler, ihtiyaç duyulan sosyal ve akademik becerileri öğrenmek için tekrar tekrar deneme yanılma gerektirmektedir.

Çalışmalar, ERN’nin yaşla birlikte değiştiğini, yetişkinlerin ve daha yaşlı gençlerin çocuklara kıyasla daha güçlü ERN sinyallerine sahip olduğunu göstermektedir. ERN’nin çocukluk ve ergenlik döneminde gücünün artması muhtemelen beynin gelişimiyle ilgilidir. Beynin farklı bölümleri farklı hızlarda gelişir. Bazı beyin bölgeleri geç çocukluk döneminde tamamen olgunlaşırken, diğerleri yetişkinliğe doğru gelişmeye devam eder. ERN’yi üreten singulat korteks, 20’li yılların sonlarına kadar gelişmeyi durdurmaz. Diğer bir deyişle, hatalardan öğrenmek için önemli olan beynin bir kısmının gelişmesi, beynin diğer birçok kısmına kıyasla gerçekten çok uzun zaman alır.

Hatalar yapmak bazen can sıkıcı ve sinir bozucu olabilir. Bununla birlikte, hatalardan ders almak çok önemlidir, böylece yanıtlar düzeltebilir ve bir dahaki sefere aynı hatalar yapılmaz. Beyin, hatalara karşı çok hassastır ve hata yapıldığında, ERN adı verilen belirli bir elektriksel aktivite üretir. Bu hata sinyali kişinin hata yaptığı zaman, daha farkına bile varmadan oluşur ve yaşlandıkça daha güçlü hale gelir. Ayrıca güçlü ERN etkinliğine sahip olan kişilerin okulda, üniversitede, işte daha iyi performans gösterdiği tespit edilmiştir. Beynin hatalara nasıl tepki verdiğine dair hala bilinmeyen çok şey vardır. ERN hakkında daha fazla araştırma yapmak, bu gizemlerin bazılarını çözmeye yardımcı olabilir.

Kaynakça:
https://www.webmd.com/brain/news/20071206/how-the-brain-learns-from-mistakes
http://sciencemission.com/site/index.php?page=news&type=view&id=health-science%2Fhow-the-brain-learns
https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/frym.2020.00080

Beyin Hatalarından Nasıl Öğrenir? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/beyin-hatalarindan-nasil-ogrenir.html/feed 0
Adım Adım Duyguları Anlama Kılavuzu https://www.bilgibizde.net/yasam/adim-adim-duygulari-anlama-kilavuzu.html https://www.bilgibizde.net/yasam/adim-adim-duygulari-anlama-kilavuzu.html#respond Sat, 25 Jul 2020 12:01:27 +0000 http://www.bilgibizde.net/?p=2419

Duygular, nasıl düşündüğümüz ve nasıl davrandığımız konusunda önemli bir rol oynayabilir. Her gün hissettiğimiz duygular, harekete geçmemizi ve hem büyük hem de küçük yaşantımızla ilgili aldığımız kararları etkilememizi zorlayabilir. Duyguları gerçekten anlayabilmek için, bir duygunun üç kritik bileşenini anlamak önemlidir.

Adım Adım Duyguları Anlama Kılavuzu yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Duygular, nasıl düşündüğümüz ve nasıl davrandığımız konusunda önemli bir rol oynayabilir. Her gün hissettiğimiz duygular, harekete geçmemizi ve hem büyük hem de küçük yaşantımızla ilgili aldığımız kararları etkilememizi zorlayabilir. Duyguları gerçekten anlayabilmek için, bir duygunun üç kritik bileşenini anlamak önemlidir.

Duygularımız, öznel bir bileşenden (duyguyu nasıl deneyimlediğimizden), fizyolojik bir bileşenden (bedenlerimizin duyguya nasıl tepki verdiği) ve etkileyici bir bileşenden (duyguya karşılık olarak nasıl davrandığımızdan) oluşmaktadır. Bu farklı unsurlar, duygusal tepkilerimizin işlevi ve amacında bir rol oynayabilir.

Duygularımız kısa ömürlü olabilir, örneğin bir iş arkadaşının rahatsızlığı gibi, ya da uzun süren bir ilişkiyi kaybetme üzüntüsüne dayanan üzüntü gibi. Ama neden tam olarak duyguları deneyimliyoruz? Hangi rolleri sunuyorlar?

Duygular bizi Harekete Geçmeye Yönlendirebilir

Sinir bozucu bir sınavla karşı karşıya kaldığınızda, iyi performans gösterip göstermeyeceğiniz ve testin final notunuzu nasıl etkileyeceği konusunda çok fazla endişe duyabilirsiniz. Bu duygusal tepkilerden dolayı, çalışma olasılığınız daha yüksek olabilir. Belirli bir duyguyu deneyimlediğinizden beri, harekete geçme ve iyi bir not alma şansınızı arttırmak için olumlu bir şeyler yapma motivasyonunuz vardı.

Olumlu duyguları deneyimlemek ve olumsuz duyguları hissetme olasılığını en aza indirmek için belirli eylemler de gerçekleştirme eğilimindeyiz. Örneğin, size mutluluk, içgörü ve heyecan hissi veren sosyal aktiviteler veya hobiler isteyebilirsiniz. Öte yandan, muhtemelen can sıkıntısı, üzüntü ya da endişeye yol açabilecek durumlardan kaçınmalısınız.

Duygular bizi tehlikelerden korur

Naturalist Charles Darwin, duyguların hem insanların hem de hayvanların hayatta kalmasına ve çoğalmasına izin veren uyarlamalar olduğuna inanıyordu. Kızgın olduğumuzda, tahriş kaynağımızın kaynağıyla karşılaşmamız olasıdır. Korku yaşadığımızda, tehditten kaçmamız daha olasıdır. Sevgimizi hissettiğimizde, bir eş bulmak ve çoğaltabiliriz.

Duygular, harekete geçmemizi ve başarı şansımızı en üst düzeye çıkaracak harekete geçmemizi teşvik etmek için bizi motive ederek hayatlarımızda uyarlanabilir bir rol oynamaktadır.

Duygular Bize Karar Vermede Yardımcı Olabilir

Duygularımız, seçimlerimize oy vermeyi seçtiğimiz seçimlerden, seçimlerde hangi seçimlere oy vereceğimize karar vermemizde önemli bir etkiye sahip.

Araştırmacılar ayrıca, belirli beyin hasarı tiplerine sahip insanların duyguları deneyimleme kabiliyetlerini de etkilediğini, ayrıca iyi kararlar verme yeteneğinin azaldığını da bulmuşlardır.

Kararlarımızın yalnızca mantık ve rasyonalite tarafından yönlendirildiğine inandığımız durumlarda bile, duygular önemli bir rol oynar. Duygusal zeka ya da duyguları anlama ve yönetme yeteneğimizin, karar almada önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir.

Duygular Diğer İnsanların Bizi Anlamasına Yardımcı Olur

Diğer insanlarla etkileşimde bulunduğumuzda, nasıl hissettiğimizi anlamalarına yardımcı olacak ipuçlarını vermek önemlidir. Bu ipuçları, deneyimlediğimiz belirli duygular ile bağlantılı çeşitli yüz ifadeleri gibi beden dili aracılığıyla duygusal ifadeyi içerebilir.

Diğer durumlarda, nasıl hissettiğimizi doğrudan belirtmeyi içerebilir. Arkadaşlara veya aile üyelerine mutlu, üzgün, heyecanlı veya korkmuş olduğumuzu söylediğimizde, onlara eylemde bulunmak için kullanabilecekleri önemli bilgiler veriyoruz.

Duygular Diğerlerini Anlamamızı Sağlar.

Tıpkı bizim kendi duygularımız diğerlerine değerli bilgiler sağladığında, etrafımızdakilerin duygusal ifadeleri bize zengin bir sosyal bilgi verir. Sosyal iletişim, günlük hayatımızın ve ilişkilerin önemli bir parçasıdır ve başkalarının duygularını yorumlayabilmek ve bunlara tepki gösterebilmek esastır. Uygun şekilde yanıt vermemize ve arkadaşlarımız, ailemiz ve sevdiklerimizle daha derin ve anlamlı ilişkiler kurmamızı sağlar. Aynı zamanda, kötü bir çalışanla başa çıkmak için ifti müşteriyle uğraşmaktan çeşitli sosyal durumlarda etkili iletişim kurmamızı sağlar.

Charles Darwin, duyguları bilimsel olarak araştıran en eski araştırmacılardan biriydi. Duygusal gösterimlerin güvenlik ve hayatta kalma konusunda da önemli bir rol oynayabileceğini öne sürdü. Tıslama ya da tükürme ile karşılaşan bir hayvanla karşılaşırsanız, yaratığın öfkeli ve defansif olduğunu, geri çekilmenizi ve olası tehlikelerden kaçınmanızı açıkça belirtir. Aynı şekilde, başkalarının duygusal göstergelerini anlamak, belirli bir durumda nasıl yanıt vermemiz gerektiği konusunda bize net bilgi verir.

Duygusal Zeka, Aklın Bir Diğer Türüdür

Duygusal zekâ, 1995 yılında kitlelerde ilk kez ortaya çıktığında, bu herkesin kafasını karıştırdı: ortalama IQ’lu insanlar, zamanın en yüksek IQ’ları olanları geride bıraktılar. Bu anomali, birçok insandaki IQ’ nun tek başarı kaynağı olduğu varsayımının büyük bir yanlış olduğunu ortaya çıkardı.

Duygusal zeka, her birimizde biraz somut olmayan “bir şey” dir. Davranışları nasıl yönettiğimizi, sosyal karmaşıklıkları nasıl yönettiğimizi ve olumlu sonuçlara ulaşan kişisel kararları nasıl verdiğimizi etkiler. Duygusal zeka, iki temel yetkinlik altında toplanan dört temel beceriden oluşur: kişisel yeterlilik ve sosyal yeterlilik.

Kişisel yetkinlik

Kendinizle ilgili şeylere diğer insanlarla olan etkileşimlerinizden daha fazla odaklanan öz-farkındalık ve öz-yönetim becerilerinizden oluşur. Kişisel yeterlilik, duygularınızın farkında olma ve davranışlarınızı ve eğilimlerinizi yönetme yeteneğinizdir.

  • Öz Farkındalık (Self-Awareness) , duygularınızı doğru bir şekilde algılayabilmeniz ve gerçekleştiklerinden haberdar olma yeteneğinizdir.
  • Öz-Yönetim (Self-Management) , esnek ve olumlu davranışlarınızı yönlendirmek için duygularınızın farkındalığını kullanma yeteneğinizdir.

Sosyal yeterlilik

Sosyal farkındalık ve ilişki yönetimi becerilerinden oluşur; Sosyal yeterlilik, ilişkilerin kalitesini arttırmak için diğer insanların ruh hallerini, davranışlarını ve motiflerini anlama yeteneğinizdir.

  • Sosyal Farkındalık (Social-Awareness) , diğer insanlarda duyguları doğru bir şekilde alma ve gerçekten neler olup bittiğini anlama yeteneğinizdir.
  • İlişki Yönetimi (Relationship Management) , duygularınızı ve diğerlerinin duygularını başarılı bir şekilde yönetmek için duydukları duyguları bilinçlendirme yeteneğinizdir.

Öz Farkındalık ve Sosyal Farkındalık sizin ‘Ne Gördüğünüzü’ ifade ederken Öz-Yönetiminiz ve İlişki Yönetiminiz ‘Ne yaptığınızı’ oluşturur.

Duygusal Zeka, IQ ve Kişilik Farklı Şeylerdir

Duygusal zeka, aklınızdan farklı olan insan davranışının temel bir unsuru haline gelir. IQ ve duygusal zeka arasında bilinen bir bağlantı yoktur; Duygusal zekayı kimsenin ne kadar akıllı olduğuna göre tahmin edemezsiniz. Zeka, öğrenme yeteneğinizdir ve 15 yaşında neyse 50 yaşında da aynıdır. Öte yandan, duygusal zeka, pratikle edinilebilecek ve geliştirilebilecek esnek bir beceri setidir. Bazı insanlar doğal olarak diğerlerinden daha duygusal olarak zeki olsalar da, doğmamış olsanız bile yüksek duygusal zeka geliştirebilirsiniz.

Kişilik, bulmacanın son parçasıdır. Her birimizi tanımlayan kararlı “stil” dir. Kişilik, içe dönüklük ya da dışadönüklüğe doğru eğilme gibi, bazı tercihlerin sonucudur. Bununla birlikte, IQ gibi, duygusal zekayı tahmin etmek için de kişilik kullanılamaz. Ayrıca IQ gibi, kişilik bir ömür boyu stabildir ve değişmez. IQ, duygusal zeka ve kişilik her biri eşsiz bir zemini kapsar ve bir insanın ne olduğunu açıklamaya yardımcı olur.

Duygusal Zeka Performansla Doğrudan Bağlantılıdır

Duygusal zekanın mesleki başarınızda ne kadar etkisi vardır? Cevabı çok kısadır: ÇOK! Bu, enerjinizi tek bir yöne odaklamak için muazzam bir sonuç veren güçlü bir yoldur. Birçok önemli iş yeri becerisiyle birlikte duygusal zekayı test eden araştırmacılar duygusal zekanın performansın en güçlü belirleyicisi olduğunu ve her tür işte başarının tam %58’ini açıkladığını gördü.

Duygusal zekanız, bir dizi kritik beceri için temel oluşturur – her gün söylediğiniz ve yaptığınız her şeyi etkiler.

Çalıştığımız tüm insanlar arasında, en iyi performans gösterenlerin %90’ının duygusal zekada yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Yüksek bir duygusal zekaya sahip olmayan en iyi performansçı olabilirsiniz gene de, ancak şansınız çok zayıftır.

Doğal olarak, yüksek derecede duygusal zekaya sahip insanlar, daha fazla para kazanırlar – düşük bir duygusal zeka derecesine sahip insanlara göre yılda ortalama iki katı kadar daha fazla. Bu bulgular, dünyanın her bölgesinde tüm sektörlerdeki insanlar için geçerlidir. Performans ve ücretin duygusal zeka ile yakından ilişkili olmadığı bir iş neredeyse yoktur.

Robert Plutchik ‘ in Duygular Çarkı

Bu bölümde, Robert Plutchik tarafından geliştirilen, Duygu Çarkı veya Duygular Tekerleği , pratik bir şekilde açıklanmaktadır. Okuduktan sonra, bu güçlü Kişisel Mutluluk teorisinin temellerini anlayacaksınız.

Duygu Tekerleği Nedir?

Duygu Çarkı, Amerikan psikoloğu Dr. Robert Plutchik tarafından, psiko-evrim teorisini anlamak için görsel bir araç olarak geliştirilmiştir. Kutup karşıtı çiftlerde sekiz temel duyguyu tanımladı.

  • Sevinç ve üzüntü
  • İğrenme ve Hayranlık
  • Korku ve Öfke
  • Beklenti ve Şaşkınlık (Sürpriz)

Duygular Çarkı, duyguların getirdiği ve uyandırdığı çeşitli yoğunluklar arasında gezinmek için kullanılabilir. Bu nedenle, Tekerlek esas olarak yoğun duyguları nesnel olarak tanımlamak için yararlıdır. Robert Plutchik’in araştırması 34.000 ayırt edici duygu olduğunu gösterdi. Ancak, 34.000 duyguyu birbirinden ayırmak ve anlamak neredeyse imkansızdır. Bunları sekiz ana duyguya indirgeyerek, işler biraz daha basit hale gelir.

Elementler

Duygular Tekerleği, üç ana özelliği de taşıyan üç öğeye sahiptir:

1: Renkler

Sekiz temel duygunun her biri Duygular Çarkı içinde tanınabilir bir renkle işaretlenmiştir. Duygunun yoğunluğu arttıkça, rengin yoğunluğu da artar. Bununla birlikte, iki temel duygunun kombinasyonlarına renk verilmez.

2: Katmanlar

Duygu Tekerleği farklı katman ve boyutlara sahiptir. Tekerleğin ortasına doğru, duygu ve renk yoğunluğu artar.

3: İlişkiler

Tekerlek, karşılıklı duygular arasında bulunan karşılıklı ilişkileri betimler. Duygular birbirine karıştığında ortaya çıkan duyguların kombinasyonları, temel duygular arasında bulunur. Sonuç olarak, tüm duygular birbiriyle karşılıklı temas halindedir.

Tekerleğin yapımı

Sekiz duygu diğer tüm insan duyguları için temel oluşturur. Sekiz birincil duygu birbirinin karşısındaki bir ızgaraya girilir. Sekiz duygunun tamamı birbirine bağlı olduktan sonra, bir Tekerlek yaratılır (dolayısıyla bu modelin adı oluşur). Tekerlek, her duygu kendi rengine sahip olacak şekilde inşa edilmiştir. Duygunun yoğunluğu arttıkça (Çarkın ortasına doğru), gösterge rengi de değişir. Hem duygu hem de renk dış kenara doğru azalır. Birincil duyguların kombinasyonları olarak sunulan ikincil duygular da vardır.

Boyutlar

Duygular Çarkı iki ve üç boyutta görüntülenebilir. Düz, iki boyutlu Çarkta, birincil duygu boyutlarının yer aldığı sekiz bölüm vardır: öfke, beklenti, sevinç, güven, korku, sürpriz, hüzün ve iğrenme. Her bölümün bir zıt duygusu vardır ve ayrıca Duygular Çarkı içinde kendi rengine sahiptir. Renkleri olmayan duygular, iki temel duygunun karışımlarını temsil eder. Örneğin, Beklenti ve Sevinç, İyimserlik yaratmak için birleştirilir.

Üç boyutlu formunda, Duygular Çarkı konik bir şekle dönüşür. Bu dikey boyut, duyguların yoğunluğuna odaklanır; bu, içe doğru hareket ettiğinde daha da güçlenir. Dolayısıyla, ‘can sıkıntısı’ duygusu, eğer kontrol altında tutulmazsa, ‘iğrenme’ ve ‘öfke’ daha yoğun bir duyguya dönüşür ve “öfke” alevlenir ve “öfke” olabilir. Bu, insanlara gerçek dünyadaki durumlarda birbirleriyle ilişkilerinde nasıl duygularla başa çıkılacağını öğretir; Duygular kontrol edilmezse, yüksek koşabilir ve daha yoğun olabilirler.

Temel varsayımlar

Robert Plutchik’in Duygu Çarkı teorisi, aşağıda bulabileceğiniz on temel teorik varsayımdan kaynaklanmaktadır:

1: Hayvan ve insan

Temel duygular, tüm diğer memeliler için olduğu gibi, insanlar için de aynıdır ve beynin orta kısmında meydana gelir: limbik sistem.

2: Evrim

Duygular evrimsel süreçte ortaya çıktı ve insanlarda gelişmeye devam etti. Bu, sekiz temel duyguya ek olarak, 34.000 farklı fark edilebilir duygu içinde sonuçlandı.

3: Hayatta kalmak

Sekiz temel duygu insanın hayatta kalmasında rol oynar. Bizi tehlikeli durumlara karşı uyaran korku, iyi bir örnek.

4: Temel desenler

Her temel duygu, aynı zamanda prototip olarak da adlandırılan bir dizi ortak, tanınabilir model ve unsurlara sahiptir.

5: Temel duygular

Robert Plutchik, insanların yanı sıra memelilerin ortak olduğu sekiz temel duyguyu tanımlar: öfke, beklenti, sevinç, güven, korku, sürpriz, hüzün ve iğrenme.

6: Kombinasyonlar

Sekiz temel duygunun birleşimi, yeni duygular yaratır; bu şekilde ‘sevinç’ ve ‘güven’, ‘sevgiye’ yol açabilir.

7: Yapılar

Plutchik’e göre, duygular, belirli bir deneyimi tanımlamaya yardımcı olan kuramsal yapılar veya fikirler.

8: Karşıtlıklar

Kutupsal zıtlıklar ve dualite, temel duygulara da yansıdığı gibi, doğada yaygındır: Neşe ve Hüzün, Güven ve İğrenme, Korku ve Öfke, Beklenti ve Sürpriz.

9: Benzerlik

Dualiteye ek olarak, ortaklıkları paylaşan duygular da vardır.

10: Yoğunluk

Her duygunun dereceleri azalır, şiddetli bir şekilde yoğunlaşır.

Duygular Çarkı uygulaması

Duygular Çarkı, inanılmaz derecede karmaşık duygusal kavramları basitleştirmeyi mümkün kılar. Duygu Tekerleği duyguları görselleştirmek için kullanılabilir, duyguların kombinasyonları ve bunların etkileri hakkında bilgi verir. Nesnel olarak duyguları tarif ederek, belirli (zor) durumları daha iyi ele almayı mümkün kılar.

Adım Adım Duyguları Anlama Kılavuzu yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/adim-adim-duygulari-anlama-kilavuzu.html/feed 0
Temel Duygular, Farklı Duygu Türleri Ve İnsan Davranışlarına Etkisi https://www.bilgibizde.net/yasam/temel-duygular-farkli-duygu-turleri-ve-insan-davranislarina-etkisi.html https://www.bilgibizde.net/yasam/temel-duygular-farkli-duygu-turleri-ve-insan-davranislarina-etkisi.html#respond Tue, 19 May 2020 11:56:27 +0000 http://www.bilgibizde.net/?p=2415

İnsanların başkalarıyla nasıl yaşadığını ve etkileşim kurduğunu etkileyen birçok farklı duygu türü vardır. İnsanlar bazen bu duygular tarafından yönetiliyor gibi görünebilir, seçimleri, eylemleri ve sahip olduğu algıları her an yaşadıkları duygulardan etkilenir.

Temel Duygular, Farklı Duygu Türleri Ve İnsan Davranışlarına Etkisi yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

İnsanların başkalarıyla nasıl yaşadığını ve etkileşim kurduğunu etkileyen birçok farklı duygu türü vardır. İnsanlar bazen bu duygular tarafından yönetiliyor gibi görünebilir, seçimleri, eylemleri ve sahip olduğu algıları her an yaşadıkları duygulardan etkilenir. Psikologlar ve akademisyenler, insanların deneyimlediği farklı duygu türlerini tanımlamaya çalışmışlardır. Bu duygu türlerinin sınıflandırılması ve açıklanması için farklı teoriler ortaya çıkmıştır. 1970’lerde psikolog Paul Eckman, tüm insan kültürlerinde evrensel olarak deneyimlendiğini öne sürdüğü altı temel duyguyu tanımlamıştır. Tanımladığı duygular mutluluk, üzüntü, korku, tiksinti, öfke ve şaşkınlıktır. Daha sonra temel duygular listesini gurur, utanç, mahcubiyet ve heyecan gibi şeyleri içerecek şekilde genişletmiştir. Temel duygular doğuştan gelir ve evrenseldir, otomatiktir ve hızlıdır, hayatta kalma değeri olan davranışları tetikler.

Farklı Duyguların Birleşmesi

Tıpkı farklı tonları oluşturmak için farklı renklerin karıştırılması gibi duygular da farklı duyguları oluşturmak için bir araya getirilebilir. Bu teoriye göre, daha temel duygular yapı taşları gibi davranır. Daha kompleks, bazen karma duygular, bu temel duyguların karışımlarıdır. Örneğin, güven ve neşe gibi birtakım temel duygular, aşk gibi daha büyük bir duygu yaratmak için birleşebilir fakat birçok karmaşık duygu daha temel olanlara dönüştürülemez ve teori, bebeklerin ve hayvanların neden karmaşık duyguları paylaşmadıklarını yeterince açıklamaz. Bunun yerine, karmaşık duygular temel duygu ve bilişlerin bir karışımı olabilir. Dahası, temel duyguların kendileri de oldukça karmaşık bilişlerden kaynaklanabilir.
Şimdi altı temel duyguya daha yakından bakıp insan davranışlarının bunlardan nasıl etkilediğini açıklamaya çalışalım.

Mutluluk

Büyün farklı duygu türleri içinden insanlar en fazla mutluluk için çaba harcar. Mutluluk genellikle memnuniyet, neşe, haz, tatmin ve esenlik duygularıyla karakterize edilen hoş bir duygusal durum olarak tanımlanır. Pozitif psikoloji olarak bilinen psikoloji dalı da dahil olmak üzere bir dizi disiplin içinde mutluluk üzerine yapılan araştırmalar 1960’lardan beri önemli ölçüde artmıştır. Mutluluk bazen beden dili, gülümseme gibi yüz ifadeleri ve hoş bir ses tonuyla ifade edilir.
Mutluluk temel duygulardan biridir, ancak mutluluk yaratan şeyler büyük ölçüde kültürden etkilenir. Bu, mutluluğa katkıda bulunan şeyleri anlamayı zorlaştırır, çünkü farklı insanlar farklı şeylerden etkilenir. Örneğin, popüler kültür etkileri, bir ev satın almak veya yüksek ücretli bir işe sahip olmak gibi belirli şeylere ulaşmanın mutlulukla sonuçlanacağını vurgulama eğilimindedir. Mutluluğa gerçekte neyin katkıda bulunduğunun gerçekleri genellikle çok daha karmaşık ve daha yüksek oranda kişiselleştirilmiştir. Uzun bir süreden beri insanlar mutluluk ile sağlık arasında bağlantı bulunduğuna inanmakta, araştırmalar fiziksel ve zihinsel sağlık üzerinde mutluluğun rol oynadığı fikrine destek vermektedir. Mutluluk, artan evlilik memnuniyeti, artan maaşlar ve hoş bir çalışma ortamı gibi çeşitli sonuçlarla ilişkilendirilebilir. Tersine, mutsuzluk anksiyete, stres, yalnızlık, depresyon ve daha fazlası gibi çeşitli şeylerle ilişkilendirilebilir.

Üzüntü

Hüzün veya üzüntü genellikle keder, hayal kırıklıkları, ilgisizlik, umutsuzluk, uyuşukluk, ağlama, başkalarından uzaklaşma ve düşük bir ruh hali ile karakterizedir. Bütün insanlar diğer duyguları yaşadığı gibi yeri geldiğinde üzüntü duygusunu da yaşayabilir. Bazen hüzünlü veya üzüntülü dönemler uzun sürebilir ve şiddetli olabilir, bu da kişileri depresyona sürükleyebilir.

Üzüntünün şiddeti ve türü nedenlerle bağlantılı olarak değişebilmektedir ve insanlar üzüntüyle farklı şekillerde baş edebilir. Üzüntü, insanları diğer insanlardan uzak tutabilir ve hatta yaşam hakkında olumsuz düşüncelere sahip olmalarına neden olabilir. Bu davranışlar üzüntü duygusunu şiddetlendirebilir ve duygunun süresini artırabilir.

Korku

Korku güçlü duygulardan olup hayatta kalabilmeyi sağlar. Bir tehlike ile karşılaşıldığı ve korku yaşandığı zaman, ya savaş veya kaç adlı tepki yaşanır. Kaslar gerginleşir, kalp atış hızı ve solunum artar ve zihin uyanık kalır, vücut ya tehlikeden kaçmaya ya da durup savaşmaya hazırlanır. Bu tepkiler, kişilerin çevredeki tehditlerle baş etmeye hazır olmasını sağlar. Korku ifadeleri arasında kaçma veya tehditlerden saklanma girişimleri, çeneyi geri çekme veya gözleri fal taşı gibi açma gibi yüz ifadeleri ve artan kalp atış hızı gibi fizyolojik reaksiyonlar bulunur.

Her insan korkuyu aynı biçimde yaşamaz. Bazı insanlar korkuyu tetikleyebilecek belirli nesnelere karşı daha hassas olabilir ve bazı durumların veya nesnelerin korku duygusunu tetikleme olasılığı daha yüksek olabilir. Korku, acil tehdit ya da tehlike durumlarına karşı verilen duygusal bir tepkidir. Beklenen veya potansiyel tehlikeler hakkındaki düşüncelere de benzer tepkiler geliştirilebilir. Örneğin, sosyal durumlardan beklenen bir korku sosyal kaygı şeklinde belirir. Bunun yanısıra bazı kişiler aslında korkuya neden olan durumları özellikle ararlar. Ekstrem, bol adrenalin salgılatan spor çeşitleri ve başka heyecan veren durumlar korku yaratabilir fakat bazı kişiler bu tür duygulardan keyif alır. Korku yaratan bir duruma sıkça maruz kalmak, aşinalık ve alışmaya sebep olabilir, bu da endişe ve korku duygularını azaltabilir. Korkuları azaltmaya çalışan, hastaları güvenli ve kontrollü olarak korktukları durumlara maruz bırakan bazı terapiler bu esasa dayanır. Böylece bir süre sonra korku duygusu azalır.

İğrenme

İğrenme, Eckman tarafından tanımlanan altı temel duygunun bir diğeridir. Bu, tiksinti yaratan şeylerden uzaklaşmak, üst dudağı kıvırmak, burnu kırıştırmak gibi yüz ifadeleri ve öğürme veya kusma gibi fiziksel tepkiler gibi çeşitli şekillerde gösterilebilen bir duygudur. Hoş olmayan koku, görüntü veya tat gibi farklı şeyler tiksintiye neden olabilir. Uzmanlar bu duygunun zararlı veya ölümcül olabilecek yiyeceklere tepki olarak geliştiğine inanmaktadır. Örneğin, insanların bozulmuş yiyecekleri kokladığında veya tattığında tiksinmesi tipik bir tepkidir. Kötü hijyen, enfeksiyon, kan, çürüme ve ölüm de iğrenme tepkisini tetikleyebilir. Bu, vücudun bulaşıcı hastalıklar taşıyabilecek şeylerden kaçınmasının yolu olabilir. İnsanlar, ahlaksız, nahoş veya kötü buldukları davranışlarda bulunan diğer insanları gözlemlediklerinde de ahlaki tiksinti yaşayabilir. Kuruluşlardaki patronlar ile çalışanlar arasındaki ilişkiler de diğer çalışanlar için iğrenç olabilir.

Öfke

Bu duygu çok güçlüdür ve başkalarına karşı ajitasyon, düşmanlık, husumet ve hayal kırıklığı duyguları ile karakterizedir. Öfke, vücutta bir savaş veya kavga et tepkisini tetikleyebilmesi açısından korkuya benzer. Tehditler öfke duygusu yaratabilir ve tehlikeden uzak durmaya veya kişinin kendini korumak için savaşmasına neden olabilir. Bir tehdit öfke duygusu yarattığında kişiler tehlikeyi savuşturmaya ve kendini korumaya meyilli olabilir. Öfke, birinden uzaklaşmak gibi beden dili, ters ters bakmak veya kaşlarını çatmak gibi yüz ifadeleri, bağırmak veya kaba konuşmak gibi ses tonu, kızarma veya terleme gibi fizyolojik bir tepki ve tekmeleme, vurma veya eşyaları fırlatma gibi saldırganlık yoluyla gösterilebilir. Öfke, bir kuruluştaki çalışanların üretkenliğini olumsuz yönde etkileyebilir.

Öfke genel olarak olumsuz duygulardan biri olsa da bazen iyi olabilir. Bir ilişkideki ihtiyaçların netleştirilmesine yardımcı olurken kişileri yapıcı olmaya, çözüm bulmaya ve harekete geçmeye motive edebilir. Öfke aşırı olursa, tehlikeli, sağlıksız veya başkaları için zararlı şekillerde ifade edilirse bir soruna dönüşebilir. Kontrolsüz öfke hızla saldırganlığa, tacize veya şiddete dönüşebilir. Bu çeşit duygular zihinsel ve fiziksel sonuçlar doğurabilir. Kontrol edilmeyen öfke mantıklı kararlar vermeyi zorlaştırabilir ve hatta fiziksel sağlığı etkileyebilir. Öfke, kalp ve damar hastalıkları, diyabet, agresif araç kullanma, alkol tüketme ve fazla sigara içme gibi risk oluşturan davranışları da beraberinde getirir.

Şaşkınlık

Şaşkınlık, Eckman tarafından tanımlanan altı temel insan duygusunun bir diğeridir. Şaşkınlık ya da hayret duygusu genellikle oldukça kısadır ve beklenmedik bir şeyi takip eden fizyolojik bir irkilme tepkisi ile karakterize edilir. Bu tür duygular olumlu, olumsuz veya nötr olabilir. Örneğin bir kişinin bir ağacın arkasından atlaması ve gece arabasına yürüyen bir kişiyi korkutması hoş olmayan bir şaşkınlık yaratır. Eve dönen bir kişinin, doğum gününü kutlamak için toplanan arkadaşlarıyla karşılaşması bir şaşkınlık ya da sürpriz örneğidir. Şaşkınlık, dövüş veya kaç tepkisini tetikleyebilecek bir duygu türüdür. İnsanlar ürktüklerinde vücudu savaşmaya veya kaçmaya hazırlamaya yardımcı olan bir adrenalin patlaması yaşayabilir. Şaşkınlık, gözlerin kocaman açılması, kaşların kaldırılıp ağzın açılması gibi yüz ifadeleri ile karakterize edilebilir. Şaşkınlık, sıçrama gibi fiziksel tepkilerle ve nefes nefese kalma, çığlık atma ve bağırma gibi sözlü tepkilerle de karakterize edilebilir. Sürprizler insan davranışları üzerinde birçok önemli etkiye sahip olabilir. Haberlerdeki şaşırtıcı, olağandışı olaylar kişilerin hafızasında diğer olaylardan daha çok öne çıkmaya eğilimlidir. Araştırmalar ayrıca, insanların şaşırtıcı argümanlardan daha fazla etkilenme eğiliminde olduklarını ve şaşırtıcı bilgilerden daha fazlasını öğrendiklerini göstermiştir. Bir kuruluştaki olumlu sürprizler ya da şaşkınlıklar çalışanların verimliliklerini artırabilir.

Farklı Duygu Tipleri

Eckman’ın ortaya attığı teori, temel 6 duygunun dünyadaki tüm kültürlerde var olduğunu öne sürmektedir. Bununla birlikte, başka teoriler ve araştırmalar farklı duygu tiplerini ve sınıflandırılmasını keşfetmeye devam etmektedir. Eckman listesine sonradan bir dizi başka duygu eklemiştir fakat bu duyguların tamamının yukarıda açıklamaları yapılan 6 temel duygudan farklı olarak mutlaka bazı yüz ifadeleri ile kodlanamayacağını öne sürmüştür. Daha sonra tanımlanan duygulardan bazıları şunlardır:

  • Eğlenme
  • Aşağılama
  • Hoşnutluk
  • Sıkıntı
  • Heyecan
  • Suç
  • Utanç
  • Başarıyla gurur duyma
  • Rahatlama
  • Memnuniyet

Farklı Duygu Teorileri

Psikolojideki pek çok kavramda görüldüğü gibi, teorisyenler arasında duyguların sınıflandırılması ve esasen ne oldukları konusunda fikir birliği yoktur.

Eckman’ın ortaya attığı teori iyi bilinse de başka teorisyenler insanların deneyimlediği duyguların neler olduğuna dair farklı fikirler öne sürmüşlerdir. Örneğin, bazıları temel duyguların 2 ya da 3 tane olduğunu, diğer bazıları da duyguların hiyerarşisi olduğunu öne sürmüşlerdir. Aşk, şaşkınlık, neşe, üzüntü ve öfke gibi birincil duygular sonradan ikincil duygulara ayrışabilir. Örneğin aşk, özlem ve sevgi gibi ikincil bazı duygulara bölünür. Hatta ikincil duyguların üçüncül duygulara da bölünebileceği söylenir. Sevginin ikincil duygusu ilgilenme, sevme, hassasiyet ve şefkat gibi üçüncül duyguları barındırabilir. Daha yakın tarihli bir araştırma, hepsi birbiriyle son derece bağlantılı minimum 27 tane farklı duygunun olduğunu göstermektedir. 800’ü aşkın erkeğin 2000’i aşkın video klip izlediğinde verdiği tepkiler analiz edildikten sonra, duyguların oluşma biçimini aralarındaki ilişkiyi gösterebilmek için etkileşim haritaları oluşturulmuştur. Araştırmacılar yüzlerce kişinin izlediği videolara yanıt olarak duygularını güvenilir, doğru biçimde bildirme şeklini açıklamak için altı temel duygudan daha fazlasının, farklı boyutlarda 27 duygunun gerektiğini görmüştür.

Duygular, günlük hayatta başkalarıyla etkileşimin nasıl kurulduğunu etkilemekten, alınan kararların etkilenmesine kadar insanların hayatlarını yaşamasında kritik role sahiptir.

Bazı farklı duygular iyi anlaşılırsa bu duyguların nasıl ifade edileceği ve davranışlar üzerindeki etkisi daha derin bir şekilde hissedilir. Yaşanan pek çok duygu, duyguları zenginleştirebilecek ince farklara sahiptir ve karmaşıktır.

Kaynakça:
https://www.verywellmind.com/an-overview-of-the-types-of-emotions-4163976
https://www.psychologytoday.com/us/blog/hide-and-seek/201601/what-are-basic-emotions
https://www.business2community.com/workplace-culture/the-different-types-of-emotions-and-how-they-impact-human-behavior-02263872
https://aklinizikesfedin.com/temel-duygular-ozellikleri-ve-islevleri/

Temel Duygular, Farklı Duygu Türleri Ve İnsan Davranışlarına Etkisi yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/temel-duygular-farkli-duygu-turleri-ve-insan-davranislarina-etkisi.html/feed 0
Koronavirüsten En Çok Etkilenen Akciğerlerimiz Nasıl Çalışıyor? https://www.bilgibizde.net/yasam/koronavirusten-en-cok-etkilenen-akcigerlerimiz-nasil-calisiyor.html https://www.bilgibizde.net/yasam/koronavirusten-en-cok-etkilenen-akcigerlerimiz-nasil-calisiyor.html#respond Tue, 21 Apr 2020 04:43:55 +0000 http://www.bilgibizde.net/?p=2408

Akciğerler, insan vücudundaki solunum sistemi organları içinde en önemli olanıdır. Yeni tip koronavirüs (COVİD-19) hastalığından en çok etkilenen organ akciğerlerdir. İnsan dışında omurgalı hayvanların birçoğunda da akciğerler solunum organı görevini yerine getirirler.

Koronavirüsten En Çok Etkilenen Akciğerlerimiz Nasıl Çalışıyor? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Akciğerler, insan vücudundaki solunum sistemi organları içinde en önemli olanıdır. Yeni tip koronavirüs (COVİD-19) hastalığından en çok etkilenen organ akciğerlerdir. İnsan dışında omurgalı hayvanların birçoğunda da akciğerler solunum organı görevini yerine getirirler. Soluk alındığı zaman burun ile ağızdan giren hava, önce nefes borusunda, sonra da bronşlardan geçerek akciğerlere ulaşır. Toplardamarlar ile gelen karbondioksit miktarı fazla olan kirli kan burada temizlenir.

Göğüs boşluğunda yer alan ve göğüs kafesi vasıtası ile korunan akciğerlerin etrafı, yine koruyucu olan akciğer zarı (plevra) ile sarılmıştır. Dünyaya yeni gelen bir bebeğin akciğerlerinin rengi parlak pembedir; daha sonra zamanla grileşmeye başlar. Yaşı ilerledikçe de koyulaşarak, sonunda neredeyse tamamen siyah bir renge döner. Bu koyulaşmaya, solunum ile alınan havadaki tozlar ve diğer maddeler yol açar. Şehirlerde yaşayan kimselerin ve sigara içenlerin akciğerleri, havası temiz olan yerlerde yaşayanlara ve sigara içmeyenlere göre daha koyu renktedir.

Sağ Akciğer Daha Büyüktür

Akciğerlerin yapıları süngerimsi ve esnektir. Biri sağda, biri de solda olmak üzere iki adettir. Sağ akciğer lob ismi verilen üç parçadan oluşur. Sol akciğerin ise bir parçası eksiktir, iki lobtan meydana gelir. Eksik olan bu parçanın yerine kalb yerleşmiştir. Bunun için de sağ akciğer, sol akciğere nazaran büyüktür. Yetişkinlerde sağ akciğer yaklaşık 700 gram, sol akciğer ise yaklaşık 600 gramdır.

Akciğerlerin iç yüzlerinde bulunan giriş yerlerinden (hiluslarından); atardamarlar, toplardamarlar, akkan (lenf) damarları ve bronşlar çıkar. Akciğerlere giren bu bronşlardan, sağdaki üç, soldaki ise iki kola ayrıldıktan sonra loblara yönelir. Bunlar da birçok dalcıklara ayrıldıktan sonra lobçuklara ulaşırlar.

Akciğerler ortalama 1 santimetreküp hacmindeki birçok parçacıklardan oluşur. Altıgen şeklinde olan bu parçalara lobçuk (lobulus) ismi verilir. Sağ akciğerde yaklaşık 800 tane, sol akciğerde ise 700 kadar lopçuk bulunur. Herbiri 1 santimetre çapındadır. Lopçuğa gelen bronş dalcığı burada birçok bronşcuklara ayrılır. Bu bronş dalcıkları, üzüm salkımına benzeyen hava peteklerinde biter. Her petek, üzüm taneleri şeklinde “alveol” ismi verilen keseciklerden oluşur. Alveoller, hava ile temas edebilen 55-100 metrekarelik bir alan oluştururlar.

Temiz ve Kirli Kan Nedir?

Nefes alıp verme işinde akciğerlerin vazifelerine gelince, nefes alındığında, hava ağızdan ve burundan girer. Yutak, gırtlak, nefes borusu ile bronşlardan geçerek buralardan akciğer keseciklerine (alveollere) gider. Bu keseciklerin görevi, vücutda bulunan metabolizmanın artık ürünü olarak meydana çıkan karbondioksiti temizlemektir. Karbondioksit, dokulardan akciğere kadar, alyuvarların üzerinde ve kanda erimiş bir şekilde gelir. Alveollerde nefes alma esnasında, karbondioksit havaya geçer; temiz havadan alyuvarlara da oksijen geçer. Bundan sonra nefes vermeyle akciğerde karbondioksit oranı artmış olan hava atılır, yeni bir nefesle temiz hava alınır. Sonra oksijenlenmiş kan, vücudun diğer bölümlerine akar. Alyuvarlar, dokularda oksijeni bırakıp karbondioksidi aldıktan sonra toplardamar tarafına yönelir. Bu, kılcal damarlar ağı yani “kapiller ağ” vasıtasıyla olur. Halk arasında, aslında yanlış bir tabir olmakla beraber, oksijenlenmiş olan kana temiz kan; oksitli kana da kirli kan demek âdet haline gelmiştir.

Akciğerlerin toplam hacmi kişiden kişiye değişse de, tamamıyla şişmiş durumdaki bir akciğerin hacmi, yetişkin insanlarda ortalama 6500 santimetreküptür. Bu hacimdeki havanın tamamı nefes verme ile bir defada atılamaz. Yetişkin insanlarda en derin bir şekilde alınan nefes esnasında çıkarılan ortalama hacim 3500 santimetreküp civarındadır. Bu hacme “soluk verme hacmi” ismi verilir. Normal alınıp verilen bir nefeste ortalama 500 santimetreküp hava alınıp verilebilir.

Normalde bir kimse bir dakikada 12-14 kez nefes alıp verebilir. Bu kadar sürede 6-7 litre civarında hava teneffüs eder. Nefes alıp verme hareketleri, istek dışı yapılan, otomatikleşmiş hareketlerdir. Ama istekle de solunum durdurulup başlatılabilir. Soluk alma, balonun üfleyerek şişirilmesindeki gibi aktiftir, diğer bir deyişle enerji kullanarak gerçekleştirilir. Nefes verme işi ise, balonun sönmesinde olduğu gibi pasiftir. Solunum hareketlerinde kaburgalar arası kaslar ile diyafram kası işlev görür. Diyafram kası başta gelen solunum kasıdır, ayrıca göğüs boşluğunu kişinin karın boşluğundan ayıran yassı kubbe şeklindeki kastır. Diyafram kasıldığında aşağı doğru geçer, aynı zamanda kasılan kaburgalararası kaslar ise göğüs kafesini yükseltir. Bu şekilde göğüs kafesi yavaş yavaş genişler, hava akciğerleri doldurur. Solunum yollarının ve akciğerlerin astım, bronşit, akciğer kanseri ve zatürre gibi çok çeşitli hastalıkları vardır.

Kaynakça:

Genel Kültür Ansiklopedisi

Koronavirüsten En Çok Etkilenen Akciğerlerimiz Nasıl Çalışıyor? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/koronavirusten-en-cok-etkilenen-akcigerlerimiz-nasil-calisiyor.html/feed 0
Koronavirüs ile Mücadelede Meyan Kökü Yardımcı Olabilir mi? https://www.bilgibizde.net/yasam/koronavirus-ile-mucadelede-meyan-koku-yardimci-olabilir-mi.html https://www.bilgibizde.net/yasam/koronavirus-ile-mucadelede-meyan-koku-yardimci-olabilir-mi.html#respond Wed, 08 Apr 2020 04:40:29 +0000 http://www.bilgibizde.net/?p=2405

Meyan kökü çoğunlukla lezzeti ve şekerle ilişkisi ile bilinir. Bununla birlikte, bu bitki kökü uzun zamandır geleneksel bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Şimdi, araştırmacılar meyan kökü bileşiklerinin belirli enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı olabileceğini tespit etmeye çalışmaktadırlar.

Koronavirüs ile Mücadelede Meyan Kökü Yardımcı Olabilir mi? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Meyan kökü çoğunlukla lezzeti ve şekerle ilişkisi ile bilinir. Bununla birlikte, bu bitki kökü uzun zamandır geleneksel bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Şimdi, araştırmacılar meyan kökü bileşiklerinin belirli enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı olabileceğini tespit etmeye çalışmaktadırlar. Ve merak edilen konu meyan kökünün mevcut koronavirüs salgını ile de mücadele yardımcı olup olmadığı konusudur.

Bu makale bilgilendirme amaçlıdır ve mevcut koronavirüs salgını devam eden bir olgu olduğu için yeni bilgilerin çıkması bazı ayrıntıları değişebilir. Genel olarak bakıldığı zaman şu an için COVID-19’a karşı alınabilecek en iyi tedbir sosyal mesafeyi korumak, el hijyeni ve yüze dokunmaktan kaçınmaktır.

Meyan Kökünün COVID-19 Salgınında Bir Faydası Olur mu?

Meyan kökü veya meyankökü, genellikle tatlı lezzeti için kullanılan Glycyrrhiza glabra bitkisinin kökünü ifade etmektedir. Bu bitki kökü, sindirim sorunları, öksürük, menopoz semptomları ve enfeksiyonlara yardımcı olduğuna inanılan birçok geleneksel bitkisel ilaçta da kullanılır. Araştırmaya göre, araştırmacılar meyan kökü içindeki aktif bileşiklerin antiviral özelliklere sahip olabileceğini bulduklarından bu iddialarda bir geçerlilik olabilir. Hala meyan kökünün devam eden COVID-19 salgını önleme veya tedavi yardımcı olabilir kanıt yoktur. Bununla birlikte, çalışmalar meyan kökü yeni koronavirüs ile yakından ilişkili virüslere karşı antiviral aktiviteye sahip olabileceğini göstermektedir, bu da onu gelecekteki araştırmalar için ilginç bir aday haline getirmektedir.
Bu yazıda meyan kökü ve bağışıklık sistemi arasındaki bağlantıya odaklanmaktadır. Meyan kökü çeşitli enfeksiyon türlerine karşı savaşmaya yardımcı olabilir, ancak mevcut COVID-19 pandemisi üzerindeki etkisi henüz çalışılmamıştır.

Meyan Bağışıklık Sistemine Nasıl Yardımcı Olur?

Meyan içindeki ana aktif bileşiklerden biri, antiviral özellikler de dahil olmak üzere vücutta çeşitli etkilere sahip olan glisirizindir. Araştırmaya göre, glisirizin de dahil olmak üzere, çeşitli mekanizmalarla enfeksiyonlarla mücadele yardımcı olabilir:

  • Virüslerin enfekte olmuş hücrelerden salınma yeteneğine müdahale etmek
  • Virüs gen ekspresyonunu inhibe etme
  • T hücrelerinin gelişimini aktive etme

Meyan, aynı zamanda, metakolcone A, liquiritigenin ve glabridin gibi antimikrobiyal özelliklere sahip olabilen biyolojik olarak aktif başka birçok bileşik içerir.

Glisirrizin Toksisitesi

Glisirrizin meyan kökü antiviral etkilerinin çoğundan sorumlu olsa da, bu bileşik aynı zamanda birkaç yan etki ve güvenlik endişesiyle de ilişkilidir. Çok miktarda meyan kökü veya uzun süreli kullanım, yüksek tansiyona ve düşük potasyum seviyelerine neden olabilir, bu da kalp ve kas sorunlarına neden olabilir. Hamilelik sırasında meyan kökü tüketmenin çocuklarda gelişimsel sorunlara yol açabileceğine dair bazı kanıtlar da vardı. Deglisirrizinleştirilmiş meyan kökü adı verilen meyan kökü ürünleri, glisirizin içeriği giderilmiş. Bu yan etkileri azaltabilir, ancak antiviral aktiviteyi de azaltabilir.

Enfeksiyonlar için Meyan Kökü

Koronavirus enfeksiyonları
Yeni koronavirüs salgını için meyan kökü kullanımı araştırılmamıştır, ancak daha önceki çalışmalar yakından ilişkili virüsler üzerindeki etkilerini incelemiştir.Böyle bir virüs, 2002-2003 yıllarında SARS salgından sorumlu olan başka bir tür koronavirüs olan SARS-CoV-1’dir. Bir çalışmada glisirizin, SARS hastalarından izole edilen SARS-CoV-1 örneklerinin replikasyonunu bloke edebildiğini bulmuştur. Bununla birlikte, bu sonucun sadece izole edilmiş test tüpü deneylerinde gözlemlendiğini belirtmek önemlidir. Meyan kökü gerçek insan vücudunda aynı etkilere sahip olup olmayacağını söylemek imkânsızdır. Bir hücre çalışmasına göre, glisirrizin (meyan kökü bir bileşeni), mevcut koronavirüs salgını ile ilişkili bir tür koronavirüs olan SARS-CoV-1’in viral büyümesini engelleyebilir.

Diğer enfeksiyon tipleri
28 hasta üzerinde yapılan küçük bir randomize klinik çalışma, maoto (meyan kökü içeren bitkisel bir ürün) etkilerini, grip (grip) tedavisinde ve önlenmesinde yaygın olarak kullanılan iki ilaç olan oseltamivir ve zanamivir ile karşılaştırmıştır. Araştırmacılar maoto bitkisel ürününün grip semptomlarını tedavi etmek ve viral aktiviteyi azaltmak için oseltamivir ve zanamivir kadar etkili olduğunu bulmuşlardır. Aksine, solunum yolu enfeksiyonu olan 70 hastanın başka bir çalışması, Kikyo-to adı verilen meyan kökü içeren farklı bir bitkisel ürünün boğaz ağrısı semptomlarını hafifletmede etkili olmadığını göstermiştir.
Bazı klinik çalışmalar ayrıca enjekte edilebilir bir glisirizin formunun hepatit C ve B hastalarında karaciğer hasarı için belirteçleri azaltabileceğini düşündürmektedir. Hayvanlar ve hücrelerdeki araştırmalara göre, meyan kökü birçok ek virüs türüne karşı antiviral aktiviteye sahip olabilir, örneğin:

  • Domuz üreme ve solunum sendromu virüsü (PRRSV)
  • El-ayak-ağız hastalığına neden olan virüsler
  • İnsan solunum sinsityal virüsü (HRSV)
  • Rotavirüs
  • İnfluenza virüsü A2 (H2N2)
  • İnfluenza A (H3N2)

İnsan çalışmalarının sınırlı olduğunu ve sıklıkla bitkisel bitkisel ürünler veya enjekte edilebilir formülasyonlar kullandığını ve bu bulguların meyan kökü ek formlarına uygulanmasını zorlaştırdığını belirtmek önemlidir.

Akciğer Fonksiyonu İçin Meyan Kökü

Potansiyel antiviral etkilerinin ötesinde, meyan kökü de akciğer sağlığı üzerinde yararlı etkilere sahip olabilir. Örneğin, solunum yolu enfeksiyonu olan 46 çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada, meyan kökü içeren bitkisel bir karışımın gece boyunca öksürük ve uyanışları azaltabildiği bulunmuştur. Kronik öksürüğü olan 70 hastanın başka bir çalışmasına göre, meyan kökü pastili (bir tür şeker) plaseboya kıyasla öksürüğü önemli ölçüde azaltabilmiştir. Hayvan çalışmaları, meyan kökü akciğer hasarına karşı koruyabildiğini ve astımlı farelerde hava yolu inflamasyonunu azaltabileceğini göstermektedir.

Dozaj

Meyan kökü almadan önce doktorunuzla konuşun. Mevcut ilaçlarınız veya sağlık durumlarınızla ciddi etkileşimler olabilir. Uzun süreli kullanım ve yüksek miktarda meyan tüketimi ciddi yan etkilere neden olabilir. Meyan kökü üzerinde yapılan klinik çalışmaların büyük bir kısmı, çeşitli bitkisel karışım ürünlerinin bir bileşeni olarak çalışarak ideal bir dozu tanımlamayı zorlaştırmıştır. Meyan kökü almaya karar verenler için, glisirrizin alımınızı sınırlamak önemlidir. Bazı çalışmalara göre, günlük glisirhizin alımı vücut ağırlığının 0.2 mg/kg’ı geçmemelidir.

Meyan kökü genellikle tatlı lezzeti için kullanılır, ancak aynı zamanda çeşitli sağlık yararları da olabilir. Meyan kökü, mevcut koronavirüs salgını ile yakından ilişkili virüsler de dahil olmak üzere belirli enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı olabileceğine dair bazı kanıtlar vardır. Bununla birlikte, insanlarda araştırma sınırlıdır ve genellikle meyan kökünün yanı sıra birkaç farklı bitkisel bileşen içeren ürünler içerir ve bu da gerçek etkisini değerlendirmeyi zorlaştırır. Şimdilik, COVID-19’a karşı alabileceğiniz en iyi önleyici tedbirler, sosyal uzaklaşma, el yıkama ve yüze dokunmaktan kaçınmayı içeren standart önlemlerdir.

Kaynakça:
lifeandthyme.com
owlchemy.co.uk
pantagraph.com

Koronavirüs ile Mücadelede Meyan Kökü Yardımcı Olabilir mi? yazısı ilk önce BilgiBizde.Net üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.bilgibizde.net/yasam/koronavirus-ile-mucadelede-meyan-koku-yardimci-olabilir-mi.html/feed 0